2020 yılının Mart ayı itibariyle ülkemizi de etkisi altına alan koronavirüs hala ciddi tehdit durumunda.
Birkaç ay önce ülkemiz de normalleşme adımları ve aşılama ile birlikte salgında vaka sayısı belirli bir oranda gerilemişti.
60 binlerde olan günlük vaka sayısı bir iki hafta önce 5 bine kadar düşmüştü.
Ne var ki salgın yeniden yükselişe geçti.
Nedeni ise basit, salgın gerçeğini sokakta ki insan eskisi gibi fazla ciddiye almıyor.
Sokakta, çarşıda, pazarda maske dışında hiçbir kurala uyulmuyor, ki maskelerde artık çene altında veya kimileri hiç takmıyor.
Tabi ülkeyi yönetenler ise ekonominin içinde bulunduğu durumdan çıkış için yaz aylarında turizm sezonunu değerlendirmek istedi. Bundan dolayı salgına dönük tüm yasaklar kaldırıldı.
Günün sonunda ise ülkemiz de salgından ötürü vaka sayısı on bini çoktan geçti.
Hızla vahametli şekilde yükselişi devam ediyor.
Tabi işin bir tarafından ise aşılama ile ilgili olarak yaşananlar var.
Aşılamada ülkemiz henüz nüfusun yarısını (iki kez aşı) tamamlamış değil.
Bir yandan aşı olmamak için direnenler, öte yandan bugün, yarın aşı olurum diyerek ciddiyetsizlik içinde olanlar var.
Aşılama konusunda komplo teorilerine kulak asan ve ciddiye alanların sayısı ise hiçte az değil.
Komplo teorisine göre, aşı ile insanların kitlesel ölümlerine yol açılacak, böyle bir salgın yok, zombiye dönüşeceğiz falan..
Özellikle "zombi olacağız" konusu gerçekten trajikomik vede makara bir durum.
Olacak iş değil, bilim insanlarının bilimin dışında hayal ürünü bir takım şeylere inanmak ve ona göre yaşamlar tehlike atılıyor.
Sonuç olarak bu salgını yenmek için küresel anlamdaki mücadeleye ülke olarak katılmak ve katkı sumak, ülkeyi yönetenlerin ise gerektiğin de çok daha sert tedbirler alması gerekiyor.
Bizler yanı bireyler ise kendimizden ve ailemizden başlayarak salgına karşı sorumluluk içinde hareket etmek durumundayız.
Unutmayalım bu salgın ne ilk nede son olacak!