Yaşımızla damarlarımızın yaşı her zaman aynı olmayabiliyor. Damar yaşımızın “ileri” olması ise pek çok kalp-damar hastalığına davetiye çıkarıyor. Peki damar yaşımız nasıl hesaplanıyor? Bunun için ne gibi testler, tetkikler yapılmalı? Anadolu Sağlık Merkezi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Haşim Üstünsoy konuyla ilgili önemli bilgiler verdi...
Damar yaşının önemi
İnsan yaşı (takvim yaşı, biyolojik yaş) birçok faktör göz önüne alınarak değerlendirilebildiği gibi, damar yaşımız da takvim yaşımızdan farklı olabilir. Doğumumuzla birlikte başlayan damar gelişimimizi belirleyen 2 temel etken vardır. Bunlardan birincisi damar sertleşmesi (damarın elastikiyetini kaybetmesi), ikincisi ise damar yapısındaki aterosklerotik plak formasyonunun oluşturduğu dejeneratif değişikliklerdir. Bu iki temel etken damarın daralmasına, tıkanmasına yol açarak beslediği dokuda iskemiye (yeterli besin, oksijen alamama) yol açar. Kalp ve damar hastalıkları olarak tanımladığımız damar yaşlanmasının en önemli sonucu, gelişmiş ülkelerdeki her 3 ölümden birinin sorumlusu olmasıdır.
Pandemide damar sağlığını korumanın yolları
COVID-19 pandemisinde damar sağlığını korumanın en iyi yöntemi hastalığın kendisinden korunmaktır. COVID-19 damar yapısında vaskülit (yangı), endotel (damar iç yüzey hücreleri) hasarı, spazm ve yaygın pıhtılaşmaya neden olarak, damar tıkanmasına yol açmakta, böylece hedef organ beslenmesini bozmaktadır. Bununla birlikte doğrudan kalp kası hücrelerinin hasarına bağlı (Miyokardit) kalp yetmezliğine yol açmaktadır. COVID-19 geçtiğinde sağlığına kavuşmuş bazı insanlarda, bu hasar devam etmekte ve ciddi kalp-damar hastalıklarına yol açmaktadır. Bu anlamda her şeyden önce COVID-19 pandemisinde toplumsal kurallara uyarak hastalıktan korunmak ve doktorların damar sağlığı için önerdikleri kan sulandırıcı vs. gibi ilaçları düzenli olarak kullanmak gereklidir.
Damar sağlığını bozan diğer hastalıklar
Damar sağlığını bozan ve hızlı damar yaşlanmasını başlatan diğer hastalıkları ve risk faktörlerini kısaca belirtirsek;
→ Ailede kalp damar hastalığı
→ İleri yaş
→ Erkek cinsiyeti
→ Diyabetes mellitus (Şeker hastalığı)
→ Hipertansiyon
→ Sigara
→ Yüksek kolesterol. Özellikle yüksek LDL (kötü kolesterol) ve düşük HDL (iyi kolesterol)
→ Yüksek trigliserid seviyesi
→ Yüksek CRP (inflamasyon bulgusu olarak)
→ Stres, hareketsizlik
Damar sağlığı için yaşam tarzında değişiklikler yapılmalı
Damar yaşlanmasını geciktirebilmek ve hastalıklarını önleyebilmek için aile hikayesi, cinsiyet vs. gibi değiştirebilme şansımız olmayan etkenler dışında yaşam tarzı ve alışkanlıklar gibi değiştirilebilir risk faktörlerini ortadan kaldırmak veya azaltmak zorundayız. Sigara, hareketsizlik, beslenme şekli gibi kontrol edebileceğimiz etkenleri düzenlemeli, günlük toplumsal streste önemli rol oynayan insan ilişkilerindeki çatışmalardan kaçınmaya, hiç değilse bulunulan ortamlardan uzak durmaya çalışmalıyız. Ayrıca vücudumuzla birlikte ruh sağlığımızı da koruyan sosyo-kültürel etkinlik, yardımlaşma, birliktelik kavramlarını yaşamsal birer gereklilik olarak görmeli, ekonominin ve coğrafyanın izin verdiği ölçüde hayatımıza katmalıyız.
Akdeniz usulü beslenilmeli
Her şeyden önce dengeli beslenmeliyiz. Ancak bu denge her bireyin ve toplumun ekonomik ve sosyal yapısına bağlı olarak değişkenlik gösterecektir. Yaşadığınız bölge ve içerisinde bulunduğunuz toplumun geçmişten günümüze birikimiyle oluşan yemek ve beslenme kültürünü değiştirmek oldukça zordur. Kalp-damar hastalıklarının oluşumundaki aterosklerozun önlenmesinde istatistiksel olarak öne çıkan Akdeniz usulü beslenme bizlerin de içinde bulunduğumuz coğrafya gereği çok iyi bildiğimiz kolay bir beslenme şeklidir. Bu beslenme sıvı yağları (özellikle zeytinyağı), sebze-meyve, balık, tavuk gibi beyaz eti ön plana çıkarmaktadır. Karbonhidrat ağırlıklı ve yüksek kolesterol içeren beslenmeye dikkat ederken, uzun süreli koruma-saklama amaçlı hazırlanmış katkılı hazır gıdaları mümkün olduğunca tüketmemeli, tuz, şeker gibi yaşamın vazgeçilmezi gibi duran katkılara da dikkat edilmelidir.
En sık görülen damar hastalıkları
Tüm toplumlarda olduğu gibi bizim toplumumuzda da en sık görülen damar hastalığı kalp-damar hastalıklarıdır. İkinci sırada bizlerin periferik damar hastalığı olarak adlandırdığımız abdominal aort (karın ana damarı), ekstremite (Bacak-kol) damar tıkanıklıkları ve karotis (halk arasında ‘şah-beyin’ damarı olarak bilinen) damar tıkanıklıklarıdır.
Damar yaşının kaç olduğunu ölçen tetkikler
→ FRAMINHAM SKORLAMASI: Damar yaşı, her bireye sorulan; total kolesterol, HDL, yüksek kan basıncı, yaş, sigara, diyabet gibi risk faktörleri sorularına verilen cevaplarla oluşturulan skor ile hesaplanabilir.
→ PULSE WAVE VELOCITY: Doppler ultrason ile damar kan akım hızındaki artış hesaplanarak damar darlığı ve damar yaşı ölçülebilir.
→ CIMT (Carotid intima-media thickness): Şah damarının iç tabakası ile orta tabakasını oluşturan kas kalınlığı ölçülerek damar yaşı hesaplanabilir.
Tanı ve tedavide neler yapılıyor?
Kalp-damar hastalıklarının tanı ve tedavisi gelişen teknoloji, eğitim değişkenleri ve artan tecrübe ile günümüzde oldukça farklı bir noktaya gelmiş durumdadır. Konvansiyonel anjionun yapılış yeri ve tekniğinin değişmesinden, bilgisayarlı tomografi anjioya evrilen anjiyo yöntemlerinin yanı sıra ultrason ve yapılış yöntemlerinde de gelişmeler sağlanmıştır. Renkli doppler USG ile görüntüleme ve akım hızıyla darlık hesaplamanın yanı sıra, damar içi ultrason (IVUS) devreye girmiştir. Kateter yöntemiyle damar içi darlık ciddiyetini belirleme amaçlı hesaplama (FFR), kateter olmaksızın bilgisayarlı tomografi ile basınç farkı (CT-FFR) hesaplamaya dönüşmüştür.
Tedavide ise farklılaşan, yenilenen damar genişletici, pıhtı önleyici, pıhtı çözücü ilaçlarla birlikte cerrahi ve girişimsel yöntemlerde minimal invaziv, perkütan ve robotik cerrahiye dönüşmektedir.
“Perkütan girişim” olarak adlandırdığımız kateter ile yapılan girişimsel yöntemlerde ilaçlı balon ve stentle darlıklar açılmakta, aterektomi ile darlık oluşturan plaklar tıraşlanarak vücut dışına alınabilmekte, anevrizmalara (balonlaşmış geniş damarlar) veya rüptüre olmuş (yırtılmış) damarlara stentli suni damarlar konulabilmektedir (EVAR-TEVAR).
Minimal invaziv yöntemlerde ise geçmişe kıyasla çok daha küçük kesilerle kalp ve damar operasyonları yapılabilmekte, böylece hastalar daha düşük komplikasyon riski ile daha hızlı iyileşebilmektedirler.
Ancak cerrahide gelinen en uç nokta, robotik kalp-damar ameliyatları olarak belirtilebilir. Robotik cerrahi tecrübesi her geçen gün artan kalp damar cerrahları, robotla kalp kapak ve damarlarını değiştirebilmekte, bazı kalp tümörlerini çıkarmakta ve yine bazı kalp deliklerini kapatabilmektedir. Standart açık kalp cerrahisine kıyasla komplikasyon riskleri daha az olan, yara iyileşmesi hızlı ve daha estetik bir görüntüye sahip olan hastalar yüzde 60-70 oranlarında kısalan bir sürede yaşamlarına dönmektedirler.