Yaşadığımız farklı yaşamların içinde her birimiz bir şekilde yaşama dair sorular sorarız.
Özünde nasıl mutlu olur insan?
Yaşamın ve yaşamanın amacı ne?
Bu dünya ve evren niçin herkes ve her şey için yaşanılır değil?
Korku,keder,çatışma olmaksızın yaşamak mümkün mü?
Neden her geçen gün yalnızlaşıyor insan?
Sevgi dili ve barış kültürü tüm insanlığı neden gökkuşağı gibi kapsamaz?
Dünyanın bütün nimetleri tüm insanlığa yetecekken neden herkesin işi, aşı insanca yaşam standartı olmuyor?
Savaşsız ve sömürüsüz bir dünyayı insanlık için niçin inşa edemiyoruz?
Ne yapmalıyız?
Giderek örgütsüz bir toplum ve dünya içinde bireysel çırpınışlar içinde, tatminsiz bir haldeyiz?
Soruları sormak kolay çözüm üretiminde her nedense ortak çıkarları olanlar dahi ortak hedeflerde neden bir araya gelemez?
Oysa örgütlü insan,toplum geleceğini aydınlık kılar.
Yaşamsal sorunların çözümünü dışarıda bir yerlerde ve birilerine havale ederek bulmak mümkün mü?
Çözümün üretimden gelen gücün bilincinde olduğunu bilmemize rağmen kendimizi anlamak ve haklarımız için mücadele alanında olmamak neden?
Hakikat evrenseldir.
Bu çıplak gerçekliği biliriz fakat hem kendimiz hem de geniş insanlık alemi için kendi gerçekliğimizle mücadele etmeyiz.
Dünyanın bütün sermaye sahipleri çıkarları için dünyayı ortaklaşa talan ederken neden Dünyanın bütün emekçileri,ezilen ve sömürülenleri bir araya gelmeyi başaramaz?
Efendim sermaye her alanda güçle siyasal erkler aracılığı ike hükmediyor diyerek sunulan sonuca razı mı olacağız?
Peki neden alternatif siyasi çözüm üretmekte ve bunu en geniş insanlık ile bütünleştirmede yetersiz kalınıyor?
Nasılsın ki dünya Güneşin etrafında dönerek aydınlığını yaratıyorsa bizler de tüm insanlık için DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN GÜNEŞİNİ yaratmalıyız.
1666 yılı Newton elmanın yere düşmesini sadece seyredip, bunun nedenini araştırmasaydı yer çekimi yasasını bulamazdı.
Yani yaşananları, olup bitenleri sadece seyrederek çözüm bulunmuyor.
Olayların nedenlerine kafa yormak alternatif hakiki çözümler üretmeliyiz.
Düşüncelerimizin işleyişini,gözler,olaylar arası bağımlıları,olup bitenleri, dönen dolapları,yaşatılan zulümleri, bilinçle ve yüreklice ,derinlemesine incelemez ve tum insanlik içindevrimci direnç göstermez isek bize reva görülen hayatın içinde yok olur gideriz.
Onun içindir ki eğitim yoluyla ,bilinçli yurttaş kültürüyle sorgulama yapmalıyız.
Ve yeniden yine düşünce sistemimizi de sorgulamalıyız.
Çocuklarıbarış kültürü ve sevgi dili yetiştirmeliyiz.
2016 yılında Uzay araştırmalarına 20 milyar dolar harcanmış.
Küresel askeri harcamalar için 2013'te 1,7 TRİLYON DOLAR harcanmış.
Oysa dünyada 2,8 milyar insan yoksulluk içinde. 20.yy.'da ,200 milyon insan savaşlar, baskılar, hastalık ve açlık nedeniyle hayatını kaybediyor.
ABD'de uyuşturucu bağımlılığı zararı her yıl 400/500 milyar doları buluyor.
Dünya'da 2,1 milyar insan OBEZ.
İngiltere'de obeziteye karşı her yıl 47 milyar sterlin harcanıyor.
İngiltere'de nüfusun % 24'i obez,%77'si aşırı kilolu.Oysa yeryüzünde i sağlık aleminde het gün yiyecek bulamayan 2,8 milyar yoksul var.
Bunu mü hak ediyor insanlık?
Korku,güvensizlik, karmaşa,çatışmalar, doğal kaynakların, çevrenin talan edilişi ,çıkar, yalan,dolan sömürü cemberini besleyip insanca yaşama hakkını yok ediyor.
Yeni bir dünyanın tüm insanlık için inşası elbette mümkündür.
Bunun için öncelikle kendimizi iyi tanıyıp, anlayıp, dışımızdaki dünyayı da hakiki kavramamız gerekir.
Kendi sorunlarımızı doğru sorgulamalıyız.
Kendimize dönük tarihsel deneyimleri, bilinç düzeyimizi, geliştirmeliyiz.
Yoksa başkasından medet umarak çözüm bulunmaz.
Çünkü bilinç düzeyimiz;kim olduğumuzu bilmekle, neye sahip olduğumuzu kavramakla, dünyayı hakiki tahlille de ilgilidir.
Biz;nasıl yaşamalıyız, gelisimimizi nasıl ileriye götürürüz,insana yaraşır yaşamı nasıl elde ederiz konularında muktedir olmaz isek birilerinin çizdiği çemberde yaşar oluruz.
Unutmayalım ki yaşadığımız dünyanın SAKİNİ değil SAHİBİYİZ.
Onun icin doğru soruları sormamız gerekiyor.
Giderek dünya nüfusu artıyor. 2050 yılında dünya nüfusuna 1 milyar eklenerek 9 milyarı geçecek.Bu arranbtuketim,gıda,şu,temiz çevre,sağlık,eğitim ve bilcümle insana dair yeni çözümleri de zorunlu kılarken yeni sorunları da beraberinde getirecek.
Kaynakları tüketilen,ormanları, çevresi yok edilen,yer altı-yer üstü kaynakları 3/5 emperyalist şirketle ve işbirlikçi ortaklarınca talan edilen,vahşi yaşamı tehdit eden,sera gazı emisyonu ile iklim değişikliği, kirli hava ile sağlıksız bir toplum ve endişeli bir geleceğe gidiyoruz.
İşin ilginç yanı küresel tüketimin %60'ı dünya nüfusunun % 12'sini oluşturan Avrupa ve Kuzey Amerika tarafından yapılmakta.
Diğer bir deyişle Kalan %40 küresel tüketimi dünya nüfusunun %88'i yapıyor.
Adalet mi?
Eşitlik mi?
İnsan hakları mi?
İnsanca yaşam mı bu?
2,8 milyar insan yoksulluk ,açlık içinde temiz suya erişemiyor.
Dünyanın para babaları dönüp bizlere demokrasi satar oluyor.
Bu ayıp yerle bir olmalıdır.Evren ve dünya.insanlığın ve tüm canlı, cansız varlıkların ortak malıdır.
Diyor ki Şeyh Bedrettin:" Yar yanağından gayri her şeyimiz ortaktır."
Yeter ki het birimiz gücümüzün farkında olalım .
İnsanlık için yaşanabilir özgür,adil,eşit,bir dünyanın inşası için hakiki çözümler uretme zamanıdır...
HAKİKAT EVRENSELDİR...
Evrenin hakikatlerini sahici değerlendirelim..