İNSAN OLABİLMEK!

Cengiz Akgün
Cengiz Akgün
10 Aralık 2024 Salı 13:50
İNSAN OLABİLMEK!

 Yaşamımıza insan kimliği ile adım atıyoruz. 

Nüfus cüzdanımızda da böyle yazıyor.

Adı/soyadı/ana adı/baba adı/ nüfusa kayıtlı oldu yer/sayfa vb.

Bir çoğumuz doğduğumuz  yerde değil doyduğumuz yerde yaşam yolculuğumuza devam ediyoruz.

Her insan ;yeryüzünde/ nerede olursa olsun/hangi kıta ve ülkede olursa olsun/ kim olursa olsun "insan" olarak dünyaya gelmenin "onurlu yaşam hakkıyla" hayatta İNSANCA YAŞAMA hukukunda mıdır?

Zaman zaman görev gereği, bazı zamanlar zorunlu göç nedeni, tarihler boyu kıtlık, koşullar,bazen de savaşlar dolayısı ile farklı ülkeler ve coğrafyalarda yeni yaşam yolculuğunda bulunuyor insan...

Her insan, kendini öncelikle "iyi insan" olarak tanımlar. Fakat çoğumuz;"iyi/olumlu olmayan/ olgunlaşmamış yanlarımızla " da samimi ve hakiki olarak yüzleşmeyiz.

İnsan; olumlu/olumsuzluk-- iyilik/kötülük haline yatkındır.

Kötülük, nefretle beslenir.

İyilik ise sevgiyle beslenir.

Fiziksel kötülük yanı sıra ahlaki kötülük de temel sorundur.

İnsan,tercihlerinin, koşullarının ve bulunduğu ilişkilerinin çemberinde seçimlerini belirler.

İletişim becerilerinde yetersizlik/ duygu ve düşüncelerin ölçülü/dengeli ifade edilememesi/ bilinçli-bilinçsiz suçlamalar /ahlaki yozlaşma da şiddetin sosyal nedenleridir...

Gün gelir de en vicdanlı insan bile zalimleşebilir mi?

Çünkü "GÜÇ" insanı zehirliyor ki  ortamların ve koşulların varlığı/sonuca etkisi bakımından iyi bilinir,önemlidir.

Şiddetin kaynağı birey değil,ortamdır.

Savaş yılları dahil bu ortam ve koşullarda bulunan işkenceciler ile yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda birey olarak"şiddet yanlısı "hasta ruhlu"insanlar olunmadığı/ sıradan kişilik içindeki bu bireylerin bulundukları konumun gereğini yerine getiren birer işkenceciye dönüştüğü sabittir. 

Yani sıradan insanlar  da belli koşullar yaratıldığı zaman ZALİM olabilir.

İnsan, yaşamak için çevresine uyum sağlar.

Bulunacağı ortamı tercihleri belirlese de bulunduğu ortam ve koşulları da tercihlerini etkiler.

Veya varolan tercihlerine yön verir.

Ortam ve koşulları başkalarına şiddet/hakaret/kötülük vb. ilişkiler /uygulayacak GÜÇ veriyorsa "ortamın dayattığı şekilde/kendinden bekleneni yapıyor.

Kendi kişisel değerlerinden uzaklaşıyor insan.

Şiddeti araştırırken bireysel özelliklerden ziyade şiddeti doğuran ortamı iyi değerlendirmeliyiz.

İyi niyetli ,ahlaklı, vicdanlı insanlar bile eline sınırsız yetki ile denetimsiz halde bir GÜCE sahip olunca  kötülük yapmasına engel olunamaz...

Kurallar ve kurumlar, tarafından sınırlanmayan GÜÇ; iyiliği yok ederek her şeyin üstünde BEN varım,BEN her şeyim, BEN yoksam hiçbir şey yok sonucuna varılır.     

Ki bu durum baskı, tehdit,şiddet sarmalı ile iyiliğin yerini alır.

Öğrenciye şiddet/öğretmene,doktora şiddet/kadına şiddet çocuğa şiddet/hayvana şiddet/doğaya şiddet / çalışana şiddet/hak arayana şiddet/ yaşamın her alanında şiddet hali sonucunda  ilerleme/adaletli, vicdanlı toplum geleceği yok edilir.

Ve giderek GÜÇLENEN ve GÜCÜ elinde bulunduran ülke ve uluslar; işgalci/talancı  tercihle,emperyalist emellerine göre dünyayı dizayn eder. 

Bu durumda ,uluslar emperyalist işgalle "BÖL/PARÇALA/YÖNET" yoluyla yok edilir.

Yeni sınırlar çizilir, kukla devletler kurulup o coğrafya  kaynakları kullanılır.

Bundan dolayı uluslararası düzlemde insanlık  tüm dünya da tüm ulusların bağımsızlık ve özgürlük hukukuna saygılı olmalıdır.

Gücü yetenin gücü yetene savaş ilan etmesi son bulmalıdır.

En son örneği Suriye'dir. Giden devrik Esat; babadan oğula on yıllardır gücün esaretiyle ülkesini barış ve jardeslik içinde yaşatamamış, kimlerin hangi hesabı var /kim kiminle niçin birlikte/ bilinmeyen güçlere teslimiyetle gitmiştir.

Elbette her şeye rağmen, her zulme, işkenceye, işgale rağmen insanlık ideallerinden vazgeçmeyen Spartacuslar her dönemde insan onuruna yaraşır direnmeler gösterir.

Baba Esat döneminde genç bir havaci albayın emri yerine getirmeyi "ben halkına bomba yağdırmak "dediği için 43 yıldır mahpus yatarak /daha dün hapishane kapıları açılınca özgür kalabilmiştir.

Böylesine onurlu insan haklarına dayalı vicdanlı, namuslu insanlar yaşam hakkını herkes için savunup bedel ödemiştir, ödemektedir.

İşgalci emperyalizme Kuvvayi Milliye ruhu ile direnip savaşarak bağımsız ve özgür Türkiye Cumhuriyeti idealini kuran Mustafa Kemaller gibi...

Evet bu gün yine 10 Aralık İnsan Hakları Günü...     

Her koşulda zulme, hukuksuzluğa karşı direnerek İNSAN kalmak,tüm insanlık için emek vermek gerekir ...     

 Sevgiyle, huzur içinde,kula kulluk etmeden, el etek öpmeden, hak ve hukukla, liyakatlı bir hayat düzeninde, barış ve kardeşlik haliyle,herkesin fikrine/inancına saygılı,İnanç ve düşünce özgürlüğü içinde  bireyin; işinin/aşının/evinin/ocağının olduğu, yoksulluğun ortadan kalktığı, herkes için kardeşce yaşanabilir savaşsız ve sömürüsüz  bir dünya inşası için yüreklerimiz çarpmalı ve birlikte emek vermeliyiz.

İnsan olarak doğmak kolay, İNSAN OLABİLMEK ve İNSAN KALABİLMEK  zor  kardeşim...               

10 Aralık 2024/Davutlar             

Murat KAYA Eğitimci-Yazar

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner3

banner48

banner72

banner62

banner73