Mülteci sorunu sadece ülkemizin değil, tüm dünyanın can yakıcı ortak sorunudur.
Binlerce insan türlü nedenlerden ötürü yurtlarını terk ederek demokratik ve ekonomik anlamda gelişmiş, gelir seviyesinin zirve yaptığı ülkelere kapağı atmaya çalışıyor.
Afganistan başta olmak üzere demokrasinin olmadığı birçok Arap ülkesinden Avrupa ülkelerine iltica etmek isteyenlerin önemli bölümünün hayalleri yolun yarısında suya düşüyor.
Güvenlik güçleri tarafından yakalanan kaçak göçmenler ülkelerine iade ediliyor, insan kaçakçılarının eline düşenler ise trajik ve ölümle biten bir sondan asla kurtulamıyor.
Kimi ülkelerde ise kaçak göçmen ve mültecilere karşı insan haklarına aykırı şekilde şiddet uygulandığını biliniyor.
Yunanistan üzerinden Avrupa ülkelerine kaçmak isteyen göçmenlerin darp edilip, üstlerinde ki elbiseler dahi alındıktan sonra Türkiye sınırına bırakıldığını haberlerini çokça okuduk.
Neresinden bakarsanız bakın insanlık adına hazin ve bir o kadar ibretlik mülteci hikayelerine tanıklık ediyoruz.
2015 yılında ki Aylan bebek olayı hepimizi derinden etkilemişti.
İçinde 14 kişinin bulunduğu fiber bir teknenin batması sonucu Suriye uyruklu 3 yaşındaki Aylan bebek ile birlikte 5 kişi boğularak yaşamını yitirmişti.
Aylan bebeğin ölümü mülteci sorununu bir kez daha gündeme getirmesine karşın ülkemiz de Suriye meselesi baz alınarak siyasi bir takım amaçlara uygun şekilde propaganda malzemesi de yapılmıştı.
Mülteci ve kaçak göçmen olayında birde madalyonun öteki yüzü var.
Örneğin mültecilerin yine önemli bölümü iltica ettikleri veya kabul edildikleri ülkelerin toplumsal düzenine entegre olamıyor.
Yaşam tarzlarını, dünyaya bakışlarını zerre kadar değiştirmedikleri gibi o ülkelerin sosyal, toplumsal ve demografik yapısına da olumsuz anlamda etki yapıyorlar.
Zaten dünyanın hiçbir yerinde 3 milyonu aşkın göçmenin elini, kolunu sallayarak şehirler merkezlerinde gezindiği, kaçak olarak çalıştığı, zulme uğradık diyerek plajlarda nargile tüttürdüğü başkaca bir ülkede yoktur.
Ülkemizde göçmen karşıtlığının hızla ivme kazanması ve bu konuda göçmen aleyhtarı siyasi partilerin oy yüzdelerindeki hızlı yükseliş sanırım her şeyi anlatıyor.
Türkiye’de büyük çoğunluk Suriyeli göçmenler başta olmak üzere tüm göçmen ve mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesini istiyor.
Tüm araştırmalar bunu söylüyor.
Ki sokaklarda kime sorsanız aynı cevabı almanız mümkün, “Suriyeliler geri gönderilsin”.
Sonuç olarak mülteci ve göçmen konusunda elbette daha dikkatli ve özenli olmalıyız.
Fakat göçmen olarak sığındıkları bir ülkenin sistemini, toplumsal ve demografik yapısını, ekonomisini yerle yeksan ediyorlarsa bunu da göz ardı edemeyiz.
Kimse kusura bakmasın.