Kimi zaman arkadaşlarla buluştuğumuz da en çok eski Gebze üzerine sohbet ediyoruz.
Ne günlerdi be diyoruz.
1978’de ailecek göç ettiğimizde Gebze gerçekten sakin, yeşili bol. havası temiz huzur verici bir yerdi.
Mahalle yolları topraktı, gece olunca kimi sokaklarda aydınlatma yoktu ama Gebze güzel ve gizemliydi.
Tek katlı evlerin bahçelerinde mutlaka bir tulumbalı su kuyusu vardı.
Ve kuyunun acımtrak soğuk suyu bugün bile aklımdadır.
Sonra her mahalle de bulunan ağaçları, özellikle uzun ve büyük kavak ağaçlarının akşam gün batımında serin meltem eşlinde nazlı bir şekilde salınmasını unutmam.
Hafızamıza kazınan yaprak hışırtıları sanki dünyanın en güzel melodisi gibiydi.
Sokaktan tek, tük insan geçerdi.
Gebze bize gerçekten huzur verirdi.
Sonra yıllar geçti,
Gebze’de önce su kuyuları, sonra toprak yollar, sonra ağaçlar gitti.
Caddeler insanlarla doldu, hava kirlendi.
Ve her gün batımında kavak ağaçlarının rüzgârda yapraklarının hışırdatarak çıkardığı sesleri, dans edişini bir daha göremedik, duyamadık.
*Cengiz Akgün