Kavlak Gebze'de konuştu: Eylemse eylem… Grevse grev...

EMEK

TÜRK-İŞ Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak Gebze de önemli açıklamalar yaptı: “Biz, üyelerimizden aldığımız güçle, arkamızda sizin desteğinizle, o masada en iyisini yapmak için, en iyisini almak için, ne gerekiyorsa onu yapacağız. Yine haykıracağız. Yine, nefesimiz yettiğince bağıracağız. Eylemse eylem… Grevse grev…”

TÜRK-İŞ Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, Gebze 1 No’lu Şube 5. Olağan Genel Kurulu’na katıldı. Genel Başkanı Pevrul Kavlak, Genel Kurul’u açış konuşmasında, sürmekte olan MESS Grup Toplu İş Sözleşme sürecine dair önemli açıklamalarda bulundu.

Pevrul Kavlak, “Biz iki önemli ve zor süreci birlikte yaşıyoruz. Başka bir deyişle, iki paralel çizgi üzerinde eğilmeden, bükülmeden, düşmeden yürümek için, elimizden geleni ardımıza koymuyoruz. Bu iki çizgiden biri, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal gelişmeler, diğeri de şu sıralarda neredeyse tam ortasında bulunduğumuz toplu sözleşme sürecidir” dedi.

BÖYLE YAŞAYAMAYIZ 

Kavlak açıklanan ekonomik verilere değindiği konuşmasında, “Açıklanan rakamlara baktığımızda, ihracat büyümüş, sanayi büyümüş, hizmetler sektörü büyümüş, her şey, her yer büyümüş. Ama bütün bu büyümeye rağmen, bir şey küçülmüş. Emeğin payı küçülmüş. Bu ülkenin emekçileri daha da yoksullaşmış. Pastadan aldığı pay iyice küçülmüş. Çalışmış, didinmiş, üretmiş. Ama payı azalmış, ekmeği küçülmüş. Biz bunu kabul edemeyiz. Buna katlanamayız. Böyle yaşayamayız. Biz, bu büyümeden hakkımız olanı almak istiyoruz” diye konuştu.

Adalet kavramının altını çizen Kavlak, yaklaşık 130 bin emekçiyi ve ailesini ilgilendiren MESS Grup Toplu iş Sözleşmesi masasına ilişkin şunları söyledi “Muhatabımız MESS 7 Aralıkta yapılacak toplantıda ücrete ilişkin teklifini sunacak. Nihayet bir oran telaffuz edecek. Buradan MESS yetkililerine sesleniyorum. O masada adil olun, adil, vicdanlı olun, hakkı koruyun. Sakın bizim karşımıza, içi boş söylemlerle, aslı astarı olmayan bahanelerle gelmeyin. Yok salgınmış, yok kovitmiş, yok çip kriziymiş. Bunlarla gelmeyin. Sizin yaşadığınız kriz de bizim yaşadıklarımız dizi film mi? Yaşananlar sizin için sıkıntı da, bizim için düğün, bayram mı? Buradan bir kez daha uyarıyorum. Sakın bize krizle falan gelmeyin. Bir kulağımızdan girer, öbüründen çıkar. Çünkü biz, bütün krizlerin faturasını canımızla ödedik.”

DAYANMA GÜCÜMÜZÜN SINIRINDAYIZ

TÜRK-İŞ Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak’ın Gebze 1 Nolu Şube 5. Olağan Genel Kurulu'nda şunları söyledi:

"Artık hepimiz bir anlamda sözün bittiği yerdeyiz. Çünkü artık hepimiz dayanma gücümüzün sınırındayız. Çünkü artık hepimiz dardayız, zordayız. Uzun süreden beri hepimizin gündemini, içinde yaşadığımız ekonomik gelişmeler ve bu gelişmelerin yol açtığı olumsuz sonuçlar oluşturuyor. Her geçen gün artan enflasyon, inanılmaz bir şekilde yükselen döviz kuru, hayat pahalılığı ve bu belirsizlik içinde bir mengenenin arasındaymış gibi sıkışıp kalan insanlar. Tablo bu ve biz içinde bulunduğumuz bu tabloda, iki önemli ve zor süreci birlikte yaşıyoruz. Başka bir deyişle, iki paralel çizgi üzerinde eğilmeden, bükülmeden, düşmeden yürümek için, elimizden geleni ardımıza koymuyoruz. Bu iki çizgiden biri, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal gelişmeler, diğeri de şu sıralarda neredeyse tam ortasında bulunduğumuz toplu sözleşme sürecidir.

ADİL BİR GELİR DAĞILIMI İSTİYORUZ

Açıklanan rakamlara baktığımızda, ihracat büyümüş, sanayi büyümüş, hizmetler sektörü büyümüş, her şey, her yer büyümüş. Ama bütün bu büyümeye rağmen, bir şey küçülmüş. Emeğin payı küçülmüş. İşgücünün büyüme pastasından aldığı pay, bir önceki çeyreğe göre, Yüzde 2,9 puan azalarak Yüzde 29,8’e düşmüş. Bu oran 2019’da yüzde 32,9’muş, 2020’de 30,1’e düşmüş, bugün geldiğimiz noktada 29,8 olmuş. Yani ne olmuş, bu ülkenin emekçileri daha da yoksullaşmış. Pastadan aldığı pay iyice küçülmüş. Çalışmış, didinmiş, üretmiş. Ama payı azalmış, ekmeği küçülmüş. Biz bunu kabul edemeyiz. Buna katlanamayız. Böyle yaşayamayız. Biz, bu büyümeden hakkımız olanı almak istiyoruz. Adil bir gelir dağılımı istiyoruz. Adil bir gelir dağılımı. Hayatın, çarşının, pazarın enflasyonuna göre tüm kayıplarımızı telafi etmek istiyoruz. Bununla da yetinmiyoruz, bunun üzerine bir de refah payı almak istiyoruz. Ürettiklerimizden, ekonomiye yaptığımız katkıdan, kazandırdığımız katma değerden payımızı almak istiyoruz. İşte bizim itirazımız bunadır. İtirazımız, küçülen ekmeğimizedir. İtirazımız, pastadan aldığımız payımızın azalmasınadır. İtirazımız, cebimizden uçup giden paramızadır. Gerisi lafı güzaftır.

MESS İLE GÖRÜŞMELER 10 ARALIK'TA BİTİYOR

Yeryüzünde, içi en zor doldurulan kavram hangisidir biliyor musunuz? Hiç kafanızı yormayın, ben söyleyeyim. Adalet kavramıdır. Peki neden? Çünkü soyuttur. Nereye çekersen oraya gider ve maalesef hep güçlüden tarafa meyleder. Onun için, her devletin ayrı bir hukuku, her kültürün ayrı bir töresi vardır. Onun için, dünya kurulduğundan beri en çok tartışılan konu, hakkında en çok yazılan, üzerinde en çok söz söylenen mevzu adalet olmuştur. Çok enteresandır; Bizim kültürümüzde adalet, tek hecelik bir sözcükle ifade edilir. Hak! Ve bu sözcüğün içinde, dünyanın bütün çelişkileri, bütün güzellikleri, bütün acıları ifade edilir. Yani bu sözcük, vicdanla aynı anlama gelir. Adalet dediğin kavram, nereye çekersen oraya gitmeye meyillidir ama bu işin bir de terazisi vardır. Şimdi soruyorum hepinize, adaleti temsil eden o mitolojik tanrıçanın gözleri neden bağlıdır neden görmez? Çünkü adalet dağıtırken kimseyi görmesin, kayırmasın, taraf tutmasın diyedir. Gözleriyle değil, vicdanıyla görmek için bağlamıştır gözlerini. Bunları şunun için anlatıyorum. Başta da söylediğim gibi, toplu sözleşme sürecinin tam da ortasındayız. MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi için zaman daralıyor, süreç işliyor. Bugüne kadar MESS ile 4 kez toplantı yaptık. Toplamda 44 maddede anlaştık. 16 maddeyi yeniden görüşmek üzere erteledik. Yasal olarak 60 günlük süre 10 Aralık’ta dolacak. O tarihe kadar anlaşamazsak uyuşmazlığı tutacağız ve ardından da yine yasa gereğince resmi arabulucuya gideceğiz.

BÜTÜN KRİZLERİN FATURASINI CANIMIZLA ÖDEDİK

İşte biz, o masanın etrafında gözlerimiz bağlı oturuyoruz. Yani vicdanımızla görüyoruz, hesaplarımızı vicdanımızla yapıyoruz ve o masadaki muhataplarımızdan da bizim gibi davranmalarını, bizim gibi hissetmelerini bekliyoruz. Herkes, kendi hesabını yaparken elini vicdanına koymalıdır. Eğer haktan, hukuktan, adaletten bahsediyorsak, bu kavramların içini doldurmayı da bilmeliyiz.

Üç gün sonra, yani 7 Aralık’ta yine o masada olacağız. Muhatabımız MESS, bu toplantıda, ücrete ilişkin teklifini sunacak. Nihayet bir oran telaffuz edecek. Buradan MESS yetkililerine sesleniyorum. O masada adil olun, adil, vicdanlı olun, hakkı koruyun. Sakın bizim karşımıza, içi boş söylemlerle, aslı astarı olmayan bahanelerle gelmeyin. Yok salgınmış, yok kovitmiş, yok çip kriziymiş. Bunlarla gelmeyin. Sizin yaşadığınız kriz de bizim yaşadıklarımız dizi film mi? Yaşananlar sizin için sıkıntı da, bizim için düğün, bayram mı? Buradan bir kez daha uyarıyorum. Sakın bize krizle falan gelmeyin. Bir kulağımızdan girer, öbüründen çıkar. Çünkü biz, bütün krizlerin faturasını canımızla ödedik. Canımızla. Biz, canımız pahasına çalıştık. Biz, ölümüne çalıştık.

Peki, yaşanan bütün bu gelişmeler karşısında umutsuz muyuz? Hayır…

HAKKIMIZI ALMADAN MASADAN KALKMAYIZ

Asla, biz hiç umutsuz olmadık. Hiçbir zaman hayattan ümidimizi kesmedik. Buraya kadarmış demedik. Kendimize güvendik. Yaslandığımız dağın zirvesinde dalgalanan Türk Metal bayrağından güç aldık. Bir olduk, iri olduk, diri olduk. Yine öyle olacağız. Bundan önce çalıştık, ürettik, hakkımızı aldık. Yine alacağız. Zorluklar karşısında, ‘bana mısın’ demedik. Yine demeyeceğiz. Zaman yaklaşıyor, günü gelince herkes görecek. O masadan hakkımızı almadan kalkmayacağız. Vallahi de kalkmayacağız. Billahi de kalkmayacağız.

Bu mücadelenin başarısı, büyük ölçüde size bağlı. Sizin direncinize, sizin mücadelenize, bileğinizin gücüne bağlı. Biz, sizden aldığımız güçle, arkamızda sizin desteğinizle, o masada en iyisini yapmak için, en iyisini almak için, ne gerekiyorsa onu yapacağız. Yine haykıracağız. Yine, nefesimiz yettiğince bağıracağız. Eylemse eylem… Grevse grev…"

*Cengiz Akgün

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.